Sarı Ambalajlı Çikolata

 

“Gel sana şu sevinci hazırladım

Demenizi sevmiyorum;

Ben artık karşıma çıkıveren,

Sevinçleri istiyorum.

Hazırlıklar, planlar

Hepsi uzak artık bana.

İçinden çıktığım tablonun

Seyircisiyim ben.” dizelerini okudu. Şiirin sona erdiğini belirtmek için bir adım öne çıktı ve dinleyiciye selamını verdi. Uzun sürmüştü bu dinletiye hazırlanması ama alkışları dinlerken hatırlamıyordu bile şiiri okuduğu anları, o kadar hızlı geçmişti. Heyecanı dinmişti artık, karşıya bakınca karanlıktaki kafaları seçebiliyordu sadece. Sahnedeki ışık o kadar güçlüydü ki migreni tutmadan inmek istedi, hemen inmezse iki gün uğraşırdı baş ağrısıyla. Merdivenlerden inerken görmesinin zor hatta imkânsız olduğunu bildiği halde hızlıca tekrar bakındı dinleyicilere. Etkinlik başladığından beri gözleri birini arıyordu. Eğer gelebildiyse diye geçirdi içinden ona aslında bu şiiri beğenerek seçtiğimi ama anlamadığımı söylemeliyim. Şiir dinletilerine, haftaya beraber gidecekleri yemeğe, ona evlenme teklifi edeceği güne, ilk çocuklarını kucaklarına alacakları zamana kadar her şeye isteyerek hazırlanıyordu. Geçen gün kafedeki buluşmalarında getirdiği orkideleri verirken anlamıştı onun da hazırlanmış sevinçleri beklediğini. 

 

 

Boş bir koltuk bulana kadar dinleyicilerin arasında gezindi, bu sırada sesi rahatsız edici derecede ince olan biri ağlamaklı bir tonda şiirini okuyordu. İnsanları ağlatmak ne kadar kolay, mutluk etmek de böyle olsa keşke dedi içinden ama kendi bile gülümsedi bu beylik laflara. Dinleti sona erdiğinde dakikalardır boş bir zihinle, yutkunmadan, hareket etmeden oturduğunu fark etti. Telefonuna tekrar sesliye almak için baktığında gelen bildirimi gördü, iki saat önce gelemeyeceğini söylediği bir mesaj atmıştı, bulaşık makineleri bozulmuş, servisten gelenler, tamirciler bir ton iş. Gelmemesine üzülmek olmazdı ama sevinmek de yoktu ortalıkta. Misafirler salonu tamamen boşalttıktan sonra dinletide yer alanlar birbirlerini tebrik etme ve kucaklaşma faslına geçtiler. Kendi de dahil herkes birbirini övüyor, dinletinin o zamana kadarki en iyisi olduğuna emin oluyorlardı tekrardan. Kutlama için gidilecek yemeğe gitmek istemesine rağmen bir bahane bulmuş ve ayrılmıştı.

 

 

        Bir sonrakine gelir ve beraber gideriz yemeğe diye düşündü kapıdan çıkarken, hem hava soğuk dışarda üşümemesi iyi oldu. Hızlı adımlarla sokağın başına geldiğinde kaldırımlara hatta ayak uçlarına bakarak yürüdüğünü fark etti. Kamburunu sevmediği için dik yürümediği zamanları hayatından çıkarıp atmak istiyordu. Her aklına geldiğinde derin bir nefes alıyor on, on beş saniye gökyüzüne bakıyor sonra istemsizce yine kaldırımları buluyordu gözleri. Havanın soğuğunu, otobüsün vaktini, evdeki yemeği, indirime girecek olan kitapları düşünüyordu. Ona doğru uzatılmış ufak tefek bir çocuk eli gördü yanında. Sonra elindeki mor ambalajlı çikolatayı, sonra da gözlerini gördü çocuğun. Geç vakitte, tek başına bu sokakta ne işi olduğunu sorgulamak yerine, ama ben bunun sarı ambalajlı olanını severim diye geçirdi içinden. Sarı ambalajlı olandan yok mu sende?

Yorumlar

Popüler Yayınlar