DİJİTAL DÜNYANIN EN İYİ ARŞİVCİSİ

 ''İşte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.'' Sahi ne kadar beklemişti bu gün için, bu gün uğruna hangi günlere dayanmıştı sabırla. Gülce gerçekleşmesi düşük ihtimallere üzülüp hep bu günü hayal etmişti. Ama bütün bunlar geride kalmıştı artık. Gökyüzüne kaldırdı başını, sabah serinliğinin temiz havasını içine çekti. Etrafa bakınırken ağaç gölgelerini fark etti ve duraksadı. Özlemi ağaç gölgeleri gibi bu yola serilmiş, ona bakıyordu. Gölgeleri-özlemini- geride bırakmak istemediği için bir süre orada durmaya karar verdi. Geriye hafifçe dönüp ne kadar yol aldığına baktı. Acaba bu yol Gülce'nin ''geldim'' dercesine attığı adımlarını hissediyor muydu? Gülce düşünmeye başladı:

''Hissediyor musun yol? Kütlemin fiziksel baskısını evet, peki ya kalbimin göğsümden fırlayacakmış gibi delice atışlarını, heyecandan ve biraz da soğuktan hafifçe titreyen serçe parmağımı, zihnimde bin parçaya bölünmüş bir türlü toparlayamadığım ama sadece bir günlük kaçma şansı bulduğum düşüncelerin ağırlığını hissediyor musun? Her gün binlerce insan geçip gidiyor bu yoldan hiç durmaksızın ama benim için durup düşünmeye değer bu yol'' 

Gülce'de bir düşünce silsilesi yeniden başlamıştı, sel gibi akıyordu zihninde düşünceler:

''Yolların başlangıç noktasından bitiş noktasına ulaştırma işlevinden de öte özellikleri vardır: anılara şahit olmak, anıları sır gibi saklamak, sabırla beklemek, insanları kavuşturmak ve insanları ayırmak… Aslında ne kadar da zorlu seçimlere tanık oluyor yollar, yol ayrımları gibi kader ayrımlarına da tanıklık ediyorlar sessizce. Yaşayanlara, bir zaman yaşamış olanlara ve onların iyi kötü anılarına şahit olan ve olmaya devam edecek olan bu yol suskun fakat herkesten daha çok biliyor insanların neler yaşadığını, herkesten daha çok biliyor düşünceleri ve ağırlıklarını. Şüphesiz herkesten daha çok vefayla ve ilk günkü sıcaklığıyla anıların duygularını sonsuza dek taşıyor bu yol. Metrekaresinden daha fazla anı ve duygu barındıran bu yolun bu işlevini kutsal sayarım. Çünkü insanoğlu unutur, ilk andaki gibi hissedemez. Hatta belki de unutmak istediği anıları vardır. Ama bu yol, anıları tüm derinliği ve bütün duygularıyla birlikte ilk etkisini kaydetmiştir. Anılarını unutan ve unutmaya çalışan insanların yüzüne, o anıların bir zamanlar var olduğu gerçeğini zevkle çarpmış ve çarpacaktır. Dijital dünyanın en iyi arşivcileri yollardır bana göre, üzerindeki anılar ve duygular asla silinmez çünkü. Bazen o yoldaki bir tabela hatırlatır, bazen çam ağaçların kokusu, bazen yoldaki derinleşmiş izler, bazen kaldırımdaki bir çizgi, bazen bir durak; o anıların varlığını. İnsan bu küçük ama etkisi büyük ayrıntılarla karşılaşınca, beyninde şimşek çakarmış gibi hatırladığı anısı burnunun direğini sızlatır, geçmişte hissettiği duyguları gözyaşı olup gözlerinde birikmeye başlar.''

Gülce bunları düşünürken gözleri dolmuştu. Kirpiklerini kırptıkça gözyaşları birer birer akmaya başladı. Üzgün değildi halbuki, düşüncelerinin ağırlığına daha fazla dayanamadı, gözyaşlarını da düşüncelerini de serbest bıraktı. İpi kopan boncuklar gibi bir anda yola dağıldı gözyaşları. Ama dağılan gözyaşlarıyla hiç uğraşmayacaktı. Çünkü gözyaşları geride bıraktığı bir işaretti onun için. Artık ne zaman bu yoldan geçse, yolun üzerinden asla silinmeyecek olan gözyaşları ona bugünü- özlemine kavuştuğu günü- hatırlatacaktı, Gülce de mutlulukla yad edecekti bu günü. 

Gülce ilk kez geçiyordu bu yoldan, fiziksel olarak yalnızdı ama aslında özlemini bir an olsun yanından ayırmadığı için bu anında da özlemiyle beraberdi. Özlemi bir gölge gibi daima onu arkasından takip ediyor, bastığı yerlere o da adımını atıyordu. Artık yoluna devam etmeye karar verdi, o yürüdükçe arkasındaki bütün boşluğu özlemi dolduracaktı. Kendisine ağırlık yapan düşünceleri için gitme vakti gelmişti. Gülce adım attıkça düşünceleri kuşlar gibi hapsoldukları zihin kafesinden uçarak özgürleşiyordu. Gülce onların özgürlüklerine kavuşmalarını mutlulukla ve huzurla izledi. Kanatlarını büyük bir hevesle çırpan siyah beyaz kuşlar o yoldaki çam ağaçlarının dallarına konuyordu. Demek ki gözyaşları gibi kuşlar da bu yolda anı olarak kalacaktı. Çam ağaçlarındaki diğer kuşlarla birlikte sonsuza dek öteceklerdi.

Gülce düşüncelerinden kurtulduğu için kendini hafiflemiş hissediyordu. Bu hafifliğin verdiği rahatlıkla adımlarını hızlandırdı. Yürürken kendisine eşlik edip ruhunu ısıtan güneşe gülümseyip ''Günaydın Güneş!'' diye haykırmayı ihmal etmedi ve usul adımlarla yoluna devam etti.


-Anna-





Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar