YOLCU

  Sonsuz bozkırın ortasında yürüyordu. Attığı adımlar onu ileri götürmesine götürüyordu ama hiçbir şey değişmiyordu. Her yerin neredeyse aynı olduğu bu sonsuz bozkırda ancak yol alınabilirdi de bir yere varılamazdı. Yine de yürüyordu , Varmayı değil , yol almayı sevenlerdendi belki de ... Rüzgarın uğultusu ve arada sırada uzaktan duyulan bozkır kuşlarının sesi eşlik ediyordu yolculuğa. Adımlar adımları kovalarken vakit öğlene yaklaşmış , güneş bedenini ısıtmış yolcuya bir mola vermesini hatırlatmıştı. Her yerin aynı , neredeyse aynı , olduğu bu sonsuzlukta bir kavak ağacına rastlayınca gölgesine sığınmaya karar vermişti. 
  Güneşin kavurucu ışığından ağacın serin gölgesine geçince tatlı bir serinlik kaplamıştı bedenini. Ağacın altındaki bir taşa oturup yükünü atmıştı ki sırtından bacaklarında rahatlamayı hissetti. Parıldayan sonsuz boz toprakları izleyip birkaç nefes aldı. Çantasından bir şişe su çıkarıp kana kana içti. Suyu içerken ağaçtaki kuşların tatlı melodisi dikkatini çekti. Burada kuşlar rüzgarın uğultusunun sesini bastırmıştı. Suyu yere bırakıp , kuşların sesi eşliğinde sonsuz toprakları izlemeye başladı. Nereden başlayıp nerede biterdi bu sonsuzluk , nereden başlamıştı yolculuğuna gösteremezdi. Ağaçtaki kuş da gösteremezdi. Çantasından yemeğini çıkarıp biraz atıştırdı. Kokuyu alan kuşlar da ağacın tepesinden yolcunun yanına indiler. Yolcu birkaç parça yemek kırıntısını kuşlara attı. Kuşlar yemeklerini yiyip tekrardan serin ağaç dallarına tünediler.
  Yolcu bir süre daha oturup yeterince dinlendiğine karar verince yükünü sırtlayıp şapkasını taktı. Ağacın gölgesinden ayrılıp tekrardan güneşe çıktı ve yürümeye devam etti sonsuz bozkırda , rüzgarın uğultusu eşliğinde.
   Yolcu nereye varacaktı , ne yolcu bilebilirdi ne de rüzgar, ne kavak ağacı ne de kuşlar.  

- Necessary Works -



Yorumlar

Popüler Yayınlar