ARAYIŞ

  Gözümü kapattım. Uyandım. Saçımda kum, tenimde tuz var. Yavaşça doğruldum. Hava temiz. Hafif bir rüzgâr var. Her yer sessiz. Her şey sakin. Ayağa kalktım. Çevreme bakındım. Sağımda deniz, solumda kayalar.

 Kayaları seçtim. Gri ve kahverengi. Kocaman. Onlara doğru yürüdüm. İlki yerle birleşikti. Basamak oldu bana. Çıplak ayaklarımla çıktım üzerine. Pervasızca yürüdüm. Başka bir kayanın üzerine çıktım. Yürüdüm. Ayaklarım. Ayaklarım acıyordu. Bastığım yere baktım. Ayağımın içinde bir kaya çıkıntısı. Ayağımı çektim oradan. Bununla beraber kan boşaldı yere. Devam ettim. 

 Ayaklarım acıyordu. Bir sonraki kayanın üzerinde dizlerimin üstüne çöktüm. Derin bir nefes. Tuzlu bir nefes. Ellerimin ve dizlerimin üstünde, devam ettim. İleriye baka baka. Derken dizlerim çizildi. Ellerimde küçük taşlar. Durdum. Avuç içlerime bitişik taşlar. Dizimde ince ince kesikler. Ve döndüm. 

 Ellerimdeki taşları çıkarıp bir alttaki kayaya atladım. Yüzüstü düştüm yere. Ellerim acıdı ve dizlerimdeki kesikler daha da açıldı. Kalktım. Bu sefer yürürken yere baktım. Ayağımın girdiği çıkıntıyı gördüm. Üzerinde benim kanım vardı. Yanından yürüdüm geçtim. Tekrar ilk basamağa döndüm. Nazikçe bastım ayaklarımı. Acıyordu çünkü. Ve döndüm.

 Ayaklarım yine kumsalda. Önce bir sızı hissi. Yürüdükçe uzaklaşan bir sızı. Kanlı ayaklarımla birleşen kum tanecikleri, bir ayakkabı gibi oturdu ayağıma. Derken, yürüdüm. Uyandığım yerde oluşan cenin şeklindeki çöküntüyü gördüm. Karşıya baktım. Yanından yürüdüm geçtim.

 Deniz. Tatlı dalgalar. Onlara doğru yine yürüdüm. Sızlamayan ayaklarla. Önce ayak parmaklarım değdi suya. Serinlik hissiyle rahatladım. Daha fazlasını istedim. Suya doğru ilerledim. Ayaklarım, bileklerim ve dizlerim… Sonra, sızı. Tuzlu su kumdan ayakkabılarımı aldı benden. Ve daha da fazlasını. Acısını unuttuğum ayaklarım kendini yine hatırlattı. İlerledim. Kollarıma yosunlar dolandı. Ayaklarımın altında yine kayalar. Daha da derinlere gitmek istedim. Ayaklarım daha da parçalandı. Sızı gitti, yeri acıya kaldı. 

 Ve yine döndüm. Omuzlarım, dizlerim ve ayaklarım. Çıktık sudan. Havanın değmesiyle tenime, ayaklarımın yanına dizlerim de katıldı. Yürüdüm. Bu sefer daha çok acıdı. Yürüdüm. Kumdan ayakkabılarım geri verildi. Misafir giderken ayakkabılarının verildiği gibi. Ama ben daha çok, terliklerimle, evimdeydim. 

 Ve döndüm. Kendime, kumdaki cenin siluetine. Geri girip yatsam sanki yapboz gibi tamamlayacağım siluete. Diz çöktüm. Yanında oturdum. Rüzgârı hissettim saçlarımda. Tuzları hissettim tenimde. Kandan ve kumdan ayakkabılarımla. Durdum. Martıların şarkısını dinledim biraz. Bir hatıra istedim. Çevreye bakındım. Yoktu. Kalktım. Ayakkabılarımın içine gömüleni hissettim. Bir kabuk. Deniz kabuğu. Avucumda sımsıkı tuttum onu.

 Ve döndüm. Beni tamamlayacak olana. O siluetin üzerine. Bu sefer avucumda deniz kabuğum. Ve son bir kez içime çektim o tuzlu havayı. Saçlarımda kum, tenimde tuz, ayaklarımda kumdan ayakkabılar… Gözümü kapattım. Ve uyandım.


- Elif Ceyda Yıldırım -











Yorumlar

Popüler Yayınlar