Manada Yaşamaya Çalışanlara

     Çağımızda maddeye tapan ve maddeleşmiş ruhsuz insanların içinde ne zaman mananın ve hissetmenin öneminden bahsetmek istesem dalga geçerler korkusuyla ve yanlış anlaşılırım diyerek vazgeçtim. Hem de kendimi anlatabilecek, düşüncelerimi paylaşabilecek birini arayış içindeydim. Fakat öyle bir insan bulamamakla birlikte bu düşüncenin yanlış olduğunu geç de olsa anladım. Çünkü benim aramaya çalıştığım kişi aslında bendim, öz benliğini bulma arayışı. Bütün cevaplar da insanın kendi içinde saklı, yeter ki sabırla onları toprak altından gün yüzüne çıkarmak için uğraşalım. Ben ise içime kapanma susma kararı almıştım, yıllar böyle geçti. En kötüsü de içimdeki bir şeyler yapma isteği, yazma hevesi, yaşama hevesi kırılmıştı. Üstüme toprak atmak için küreği eline zevkle alan yüzler görmekteydim, yıllardır bu anı bekliyorlarmış gibiydiler. “Onların hayalleri hevesleri olmadığı için gerçeklikleri de yoktu.” Benim için idea haline gelmiş soyut ama etkileri somut birer cellattılar.

     Günlük hayatın koşuşturmasında okul ev, iş ev arasında mekik dokumaktan robot gibiyiz. Bir sistem var kurulu, çarklar çok güzel işliyor, akrep yelkovan birbirini kovalıyor; bu makineleşme ve soğukluk içinde sistemin kölesi oluyoruz ve kaybolup gidiyoruz. İşte bu yüzden köleleşmiş bedenler içinde biz de makineleşiyoruz. Sıcak, enerjik, hevesli, heyecanlı bir insan gördüğümüzde ‘’çocuk gibi, saf’’ diyoruz. Ama aslında birçok kişi öyle olmak istediği halde iç kırgınlık yaşayıp kendine küsüp öyle olamadıkları için, karşı cepheye geçip ‘’canlı’’ insanlarla dalga geçiyorlar. Çocuk gibi olmak kötü bir şeymiş gibi. Sahi neden korkuyoruz bu kadar çocuk gibi yaşamaktan? Çocukluğuma geri dönmek istiyorum, çünkü çocukluğumun masumiyeti, merhameti şu an üstümde yok. Neden köreldik ya da birbirimizi körelttik? Bir de üstüne benden yaşama hevesimi almak istedi bu cellatlar. Onlar için çocuk gibi olmak demek benim için yaşamak demek.   Ben bunun baskısını hissettiğim birçok şeyden vazgeçtim, kendimden de vazgeçebilirdim.

      Kırılma noktasına kadar nefes almayı başardım. Şu ana kadar yaşadığım şeylerin hepsi  bu farkındalığa ulaştığım için anlamlı artık. Bu kırılma noktasında üstümdeki ölü toprağı atıp, cenaze namazımı kılanlara da selam verdikten sonra ayağa kalktım. Ve yine çocuksu heves içinde yaşamaya başladım, yaşıyorum, yaşayacağım.

    Eğer buraya kadar geldiysen sevgili okur, lütfen kendin için, o çocuk ruhunu kaybetme. İnan ki çocuk gibi olmak, ruhsuz robot olup manaya değer vermemekten çok daha iyi. Peki ben kim miyim? Manada yaşamaya çalışan bir garibim.

-Anna-




Yorumlar

Popüler Yayınlar