MODERN ZAMAN DÜZLEMİNDE ARAYIŞ
Her geçen gün tüm çirkinliğiyle daha da yükselen gökdelenlerin arasında arıyorum seni.
Sonra gün geliyor, aniden yerin dibine batan apartmanların enkazlarında.
Çarpıcı gerçekliği gözler önüne seren, nezih sitelerin arasına sıkışmış,
tek katlı, rutubet kokan gecekonduların gölgesinde.
Ve otoparkların ciddiyetinde,
ve otoparkların ciddiyetine rağmen,
dizleri kanayana kadar mahalle maçlarına devam eden çocukların arasında.
Nefes almamızı sağlayan son parkların, son ağaçların, yere devriliş sesinde buluyorum seni.
Ve sonra yerine dikilen TOKİ binalarının ölüm sessizliğinde.
Her zaman önünde buluştuğumuz heykelin çevrelendiği polis barikatlarında anıyorum seni.
Görmemizi istedikleri tek şey polis barikatı çünkü, kitap okuyan bir kadın değil.
Seçimlerin yaklaşmasıyla şehrin ortasında artan kaldırım inşaatlarında yürüyorum,
seninle yürüdüğümüz yerleri.
Sırtında yırtık bir tişört ve büyük bir çöp arabasıyla eşlik ediyor küçük bir çocuk,
'yenilenen' kaldırım inşaatına.
Moralim bozuluyor, bir simit alıyorum.
Seni biraz da hep gittiğimiz, terk edilmiş izlenimi veren o parkta aramak istiyorum.
Eski günlerdeki gibi ağaçların arasında yatıp elini tutmak istiyorum.
Ama işte, bir AVM'nin yürüyen merdivenleri eşlik ediyor sana olan özlemime.
Ağaçların çam kokusunu alış veriş merkezlerinin lüks asansörlerinde duyumsamaya çalışıyorum.
Şehrin ortasında patlayan bombalarda arıyorum seni.
Panik çığlıklarının arasında, cansız bedenlerin yanında.
Ve sonra unutulmaya mahkum yaslarda,
devlet bakanlarının taziye mesajlarında,
amfilere iliştirilen 'unutmayacağız' afişlerinde arıyorum.
Her patlayan bombada biraz daha umuyorum,
her cansız bedene bir çiçek daha bırakıyorum,
Ve her 'unutmayacağız' yazısında seni biraz daha unutuyorum.
Unutmak için gittiğim barların loş ışıklarında,
ve tuvalet kokulu canlı müziklerinde arıyorum seni.
Bir anlığına ayakları yerden kesilebilsin diye,
kimyasal eşliğinde hunharca dans eden insanların ter kokuları arasında arıyorum.
Sigara dumanıyla kaplanmış dans pistlerinden çıkıp,
cumartesi akşamı şehrinin sokaklarında yürüyorum seninle.
Ayazdan korunmak için ucuz şaraba sarılmış sokak insanlarının arasından geçiyorum.
Onların sarhoş seslerinden sesleniyorsun bana.
Yürüyorum.
Parlak ışıklı, bar görünümü verilmeye çalışılmış pavyonların önünden geçiyorum.
Lüks arabalarından inerken takım elbiseli adamlar, ben sana bakıyorum.
Şehrin karanlık barlarını dolaşıyorum.
Çaresizliğimizi anlatan grafitilerin gölgesinde görüyorum seni.
Sonra devlet dairelerinin ciddiyetinde,
Ve elinde silahla bekleyen bir askerin öfkesinde.
Aniden durdurulup yapılan GBT kontrollerinde arıyorum seni.
Bana kimliğimi sormak için açılan ağzın ciddiyetsizliğinde.
Ve 'güvenliğim için' yapılan sokak ortası çanta kontrollerinde.
Az ötede, takım elbiseli adamın, bir kadına attığı tokatta buluyorum seni.
Ve bazen bir tekme de eşlik ediyor buna.
Ancak, GBT kontrollerinin güvenliğinde bulmam isteniyor seni.
Kadına(lara) atılan tokatta değil.
Gün ağarırken sidik kokan kaldırımları arşınlıyorum.
Bir cumartesi gecesinin daha pazara evrilmesine tanık ederken düşünüyorum seni.
Sabah ışıklarının henüz erişemediği karanlık ve dar sokaklarda yürüyorum.
Issız sokakların tehlikesinde elini bulmaya çalışıyorum, sanırım korkuyorum.
Korkumun içinden çekip çıkarıyorum seni.
Karşıma dikiyorum, çok katlı çirkin binaların tam yanına.
Şehrin üzerindeki pis havayla bütünleşmiş olan sis, görmemi engelliyor seni.
Kim bilir, belki de tam yanından geçip,
kentsel dönüşümün henüz uğramadığı yıkık dökük apartmanıma giriyorum.
Tırmandığım merdivenlerde ayak izlerini takip ediyorum.
Anahtarı çevirip içeriye adımımı attığım an,
yoğun bir sigara ve bira kokusu karşılıyor beni.
Salonda bayılıp kendinden geçmiş bir kaç insanın arasında arıyorum seni.
Taşmış kül tablalarında, boş şarap şişelerinde.
Usul adımlarla odama gidiyorum, şiir kitaplarım selamlıyor beni karşı raftan.
Onların yapraklarında aramayı düşünüyorum biraz da seni,
ama biliyorum ki, ütopik ve güzel bir dünyada yan yana dizilmiş iki kelime anlatamaz seni.
Pazar sabahının ilk ışıklarından kaçmak için kapatıyorum sımsıkı perdemi.
Yatağa atıyorum kendimi,
Rüyalarıma gömülüyorum,
Son bir kez daha aramak için seni.
Sonra gün geliyor, aniden yerin dibine batan apartmanların enkazlarında.
Çarpıcı gerçekliği gözler önüne seren, nezih sitelerin arasına sıkışmış,
tek katlı, rutubet kokan gecekonduların gölgesinde.
Ve otoparkların ciddiyetinde,
ve otoparkların ciddiyetine rağmen,
dizleri kanayana kadar mahalle maçlarına devam eden çocukların arasında.
Nefes almamızı sağlayan son parkların, son ağaçların, yere devriliş sesinde buluyorum seni.
Ve sonra yerine dikilen TOKİ binalarının ölüm sessizliğinde.
Her zaman önünde buluştuğumuz heykelin çevrelendiği polis barikatlarında anıyorum seni.
Görmemizi istedikleri tek şey polis barikatı çünkü, kitap okuyan bir kadın değil.
Seçimlerin yaklaşmasıyla şehrin ortasında artan kaldırım inşaatlarında yürüyorum,
seninle yürüdüğümüz yerleri.
Sırtında yırtık bir tişört ve büyük bir çöp arabasıyla eşlik ediyor küçük bir çocuk,
'yenilenen' kaldırım inşaatına.
Moralim bozuluyor, bir simit alıyorum.
Seni biraz da hep gittiğimiz, terk edilmiş izlenimi veren o parkta aramak istiyorum.
Eski günlerdeki gibi ağaçların arasında yatıp elini tutmak istiyorum.
Ama işte, bir AVM'nin yürüyen merdivenleri eşlik ediyor sana olan özlemime.
Ağaçların çam kokusunu alış veriş merkezlerinin lüks asansörlerinde duyumsamaya çalışıyorum.
Şehrin ortasında patlayan bombalarda arıyorum seni.
Panik çığlıklarının arasında, cansız bedenlerin yanında.
Ve sonra unutulmaya mahkum yaslarda,
devlet bakanlarının taziye mesajlarında,
amfilere iliştirilen 'unutmayacağız' afişlerinde arıyorum.
Her patlayan bombada biraz daha umuyorum,
her cansız bedene bir çiçek daha bırakıyorum,
Ve her 'unutmayacağız' yazısında seni biraz daha unutuyorum.
Unutmak için gittiğim barların loş ışıklarında,
ve tuvalet kokulu canlı müziklerinde arıyorum seni.
Bir anlığına ayakları yerden kesilebilsin diye,
kimyasal eşliğinde hunharca dans eden insanların ter kokuları arasında arıyorum.
Sigara dumanıyla kaplanmış dans pistlerinden çıkıp,
cumartesi akşamı şehrinin sokaklarında yürüyorum seninle.
Ayazdan korunmak için ucuz şaraba sarılmış sokak insanlarının arasından geçiyorum.
Onların sarhoş seslerinden sesleniyorsun bana.
Yürüyorum.
Parlak ışıklı, bar görünümü verilmeye çalışılmış pavyonların önünden geçiyorum.
Lüks arabalarından inerken takım elbiseli adamlar, ben sana bakıyorum.
Şehrin karanlık barlarını dolaşıyorum.
Çaresizliğimizi anlatan grafitilerin gölgesinde görüyorum seni.
Sonra devlet dairelerinin ciddiyetinde,
Ve elinde silahla bekleyen bir askerin öfkesinde.
Aniden durdurulup yapılan GBT kontrollerinde arıyorum seni.
Bana kimliğimi sormak için açılan ağzın ciddiyetsizliğinde.
Ve 'güvenliğim için' yapılan sokak ortası çanta kontrollerinde.
Az ötede, takım elbiseli adamın, bir kadına attığı tokatta buluyorum seni.
Ve bazen bir tekme de eşlik ediyor buna.
Ancak, GBT kontrollerinin güvenliğinde bulmam isteniyor seni.
Kadına(lara) atılan tokatta değil.
Gün ağarırken sidik kokan kaldırımları arşınlıyorum.
Bir cumartesi gecesinin daha pazara evrilmesine tanık ederken düşünüyorum seni.
Sabah ışıklarının henüz erişemediği karanlık ve dar sokaklarda yürüyorum.
Issız sokakların tehlikesinde elini bulmaya çalışıyorum, sanırım korkuyorum.
Korkumun içinden çekip çıkarıyorum seni.
Karşıma dikiyorum, çok katlı çirkin binaların tam yanına.
Şehrin üzerindeki pis havayla bütünleşmiş olan sis, görmemi engelliyor seni.
Kim bilir, belki de tam yanından geçip,
kentsel dönüşümün henüz uğramadığı yıkık dökük apartmanıma giriyorum.
Tırmandığım merdivenlerde ayak izlerini takip ediyorum.
Anahtarı çevirip içeriye adımımı attığım an,
yoğun bir sigara ve bira kokusu karşılıyor beni.
Salonda bayılıp kendinden geçmiş bir kaç insanın arasında arıyorum seni.
Taşmış kül tablalarında, boş şarap şişelerinde.
Usul adımlarla odama gidiyorum, şiir kitaplarım selamlıyor beni karşı raftan.
Onların yapraklarında aramayı düşünüyorum biraz da seni,
ama biliyorum ki, ütopik ve güzel bir dünyada yan yana dizilmiş iki kelime anlatamaz seni.
Pazar sabahının ilk ışıklarından kaçmak için kapatıyorum sımsıkı perdemi.
Yatağa atıyorum kendimi,
Rüyalarıma gömülüyorum,
Son bir kez daha aramak için seni.
-Z.K
Yorumlar
Yorum Gönder