TEKERRÜR
Küçüklükte
sevilen şeyler bir başka sevilir, neden sevdiğini bilmeden, katıksız sevgiyle
sevilir. Bundandır ya, kırılmak daha kolay olur küçükken. Bembeyaz kağıtlara yazılar yazar işte hayat
her ağlamada, alışılmışın dışındandır bu yazılanlar, bir diğer sebebi budur
ağlamanın. Biz insanlar büyüdükçe sık tekrar ederiz yapılanları, lakin kağıda farklı
dökülür her yapılan, farklı karakterlerle, farklı olay örgüleriyle. Ağlamaların
azalmasının sebebi buradan gelir derim ben, bir alışmanın sonucudur. Küçükken
sevdiğin kızı el ele uyurken görürüsün yakın arkadaşınla bir otobüs
yolculuğunda. Eller yolu kapatmış, bir yandan küçük kalbi kanatmış. Yaşam boyu
defalarca kağıda dökülecek iki beşik kertmesi his belirir içinde ilk kez.
Burukluk ve gururu yakından tanırım, iyi bilirim. Burukluk baş gösterdi,
geçilmesi gereken kısa bir yol, fakat bu yol gelmiş delikanlılık yaşına
unutulmamış, neye göre kısa sayın okur. Var da sen ona kafa yor. Uyandırmaz
elleri bir başkasına kenetli sevdiğini, kalbi kanlı çocuk. Sürünerek altından
geçer, gururun burukluğa sevgisini bilmez işte, içi titrer. Ağlar gölge gölge gözleriyle, kağıda dökülür
yaşanan her dakika satır satır, yaşların sayısına kadar her detayı ilk sayfasında
saklıdır. Alışma burada başlıyor işte, tarih tekerrür eder mi bilmem ama
yaşanılanlar kusana kadar ediyor, bırakmıyor peşini. Tanrı var mı bilmiyorum eğer
biliyor olsaydım, sormak isterdim ona. Sıkılmıyor musun kudretli yaratanım,
sabrın var mı senin, benden kaç tane gördün söylesene, her yazılan beyaz sayfa
önemli midir senin için?
Birer birer döküldü zaman yazılan
kağıtlara, bir tomar yaşanmışlık var şimdi masada. Delikanlılık yaşınıza
gelinceye kadar epey sayfa birikiyor sayın okur. ‘Dayanamaz konuşmak ister
sevdiğiyle, sevdiği kızın adını arkadaşından ‘ Bak Ayşe yanına biri geliyor’
dediği zaman öğrenir. Dizi titrek, beli bükük konuşur büyük bir umutla.
Sevdiğini söyler Ayşe’sine, cevapsız kalır duygusu, kızın dudakları oynar ama
ses çıkmaz. Döner arkasını ve burukluk baş gösterir, bir daha bakmaz hiçbir
koşulda Ayşe’sine. Böylelikle gurur kavuşur sevdiğine, bizimkinin kalbinde
damla damla kan’ sayfa yüz on yedide yazmakta.
‘-Karnımda
bir ağrı, dayanılmaz bir sancı eve gideceğim gelme istersen.
Nefesini
sayarak aldı, yolu zamana kattı da öyle aldı. Vardı yanına soluksuz,
sevdiğinin.
- Niye
geldin çocuk niye geldin.
-Bıraktım da
her şeyi geldim.
Yürürler az
buçuk, yolları bozuk ince bir yolda.
- Gidiyorum
ben, uzak dur benden.
- Kötü müyüm
ben, kötü bir insan mıyım
- Hayır
değilsin ama yeter
- Siz, siz
bilemiyorsunuz sevilmenin değerini. Bir sevilecektim var ya, işte hakkını verir
bir şekilde bilecektim değerini. Kötü değilim biliyorum, ama yine de soruyorum.
Yoksa insan kötü olmayan birinden niye uzaklaşır.
- Seni
sevecek birini bul
Uzaklaşır.
Burukluk baş gösterir, bir daha aramaz,
sormaz. Gururu mektup yollar sevdiğine hasret giderirler, kan bırakır yerinde
solar bizimkisi.’ Yazıyor sayfa üç yüzde.
‘-Niye dik
dik bakıyorsun bana
-Gözlerin
sürmeli mi senin. Niye kara kara, çok mu ağladın sen çocuk gözlerin neden kara.
Suskun önüne
dönük, bitkin cevap vermez, gönlü küs.
Kız da
gülümser bakar gözlerine, en derinine
Tufan öncesi
bir sessizlik gibi bir sessizlik oldu.
Tufan da
oldu işte o anda.
Görmediği
yerden bir yel geldi indirdi bizimkini yere, yel miydi taş mıydı belli değil.
Sonradan
duydu,
Kızın,
Tülin’in eski sevdiği atmış yumruğu gözüne, sürmesi dağılmış, saçılmış, dağ
gibi olmuş.
Böylelikle
Tülin’le de aralarında bir tufan koptu’ yazıyor safa dört yüz on iki de
‘Ağaçlar gölge düşürmüş deniz kenarındaki
balkona, deniz tarafından rüzgar esiyor, karşılıklı oturuyorlar Tülin’le. Hava
güzel, bir yaz günü, çeşit çeşit renkte kuşlar serpilmiş ağaçlara.
Sessizlik
var aralarındaki tufanın habercisi olan sessizlik gibi.
- Kemal, ben
yapamayacağım artık. Bu zamana kadar belki senin düşündüğün gibi olmasın diye
dayandım. Sürekli ayrılacağımızdan bahsediyorsun. Ayrılmayalım diye. Sürekli seni
aldatacağımdan bahsediyorsun. Aldatmayayım diye. Sürekli iyi bir insan olduğundan
bahsediyorsun. Bana yaptıklarını görmeyeyim diye. Yeter artık kemal, yeter. Sen
korkarak yaşadın. Bana ise yaşatmadın sevgimizi. Cümlelerinle bağladın kendine,
sevemiyorum artık seni.
- Ben seni
çok sevdim. Ama tecrübe edemedim. Yaşadım ama yine göremedim. Sevmenin fazlası
bir yarımızı alıyor.
-Dile gelsin
artık kemal, gidiyorum’
Yazıyor
sayfa beş yüz altıda.
Tekrar ve
tekrar yaşamak kemal gibi bizim de hayatımız, belli aralıklardaki sayfalarımız.
Kemal çocukken çok ağladı. Zamanla azaldı, yaşadıkça azaldı, alıştıkça azaldı.
Belki bunları görse kendisi bile şaşırır. Ama bir şey hiç değişmedi sevgili
okur. Küçükken de taşıdı o yumruyu, delikanlıyken de. Yaşlanıp ölürken de belki
boğazında bir yumruyla bırakacak canını.
-Bedir
Yorumlar
Yorum Gönder