ALEVLER


Alevler… Her yerde. Nereye adım atsan, nereye baksan. İs bulutu arasında süzülüyor, kendilerine has danslarını yapıyorlardı. Her biri ayrı bir yana ama bütünde kusursuz bir koreografi. Önce yüzeyine dokundukları ve sonrasında sadece saniyeler içinde yuttukları binalar, arabalar, yollar, arada kalmış küçük bir çocuk parkı ve oradan oraya kaçışan korku dolu ruhlar… İşte onlardan geriye kalan neyse, onlar için yapılan bir danstı bu dans. En büyük güç bile durdurmaya yetmezdi. Zaten kimsenin de umrunda değil gibi duruyordu.

-  Yanan sadece yeryüzü, eşyalar ya da bedenler mi? Yoksa dahasını mı kaybediyoruz her geçen an?

Yanında duran küçük çocuğa dönüp baktı. Çocuk alevlerin sıcağından kan ter içinde, yine alevlere gözlerini kenetlemiş bakıyordu. Yaptıkları dansın cezbedici gücünün onu da etkilemiş olduğu çok barizdi. İnsan bir bakıyor bir daha da gözlerini alamıyordu ondan.

Çocuktan cevap gelmeyeceğini anlayınca o devam etti konuşmaya.

-  Şüphesiz dahasını kaybediyoruz. Ama yine de tam olarak kestirmek güç; ne, nasıl kayıp gidiyor ellerimizden?

Aşağı, tam da yere doğru çevirdi yüzünü çocuk. Baktığı yer gerçekten yer miydi, yoksa düşlerinin acımasız bir kandırmacası mı, bilemiyordu. Gördükleri ruhundaki karşı konulmaz dehşeti daha da körüklüyor, gırtlağından hafif ama bir o kadar da sık hıçkırıklar çıkmasına neden oluyordu.

-  Ko..hık..ko..korkuyorum.

-  Korkma. Korkma, çünkü artık bu şeyler senin çok uzağında. Sana artık hiçbir şey zarar veremeyecek.

-  Ellerim acıyor, bacaklarımın yandığını hissediyorum. Görebiliyorum. Koku... kokuyu alabiliyorum. Nasıl uzağımda olur ki?

-  Anlıyorum. Anlayamaman çok doğal. Ama geçecek. Sen de alışacaksın. İşte o zaman tüm acıların yok olacak. İnan bana.

Çocuk kafasını kaldırdı. Ürkek bakışlarla yanında duran ona baktı. O an, onun yanında durmaktan dolayı derin bir huzur hissetti içinde. Nedenini bilmiyordu ama onda iyi bir şeyler vardı, bunu hissediyordu. Bunları düşünürken küçük bir tebessüm belirdi yüzünde.

O sırada alevlerden bir tanesi sürekli dansını bozarak bir anda yükseldi. Acımasızdı, gözü kördü, geride hiçbir şey kalsın istemiyordu.

Sahi, alevler miydi acımasız olan? Tüm bunların suçlusu onlar mıydı, başkası mı? Yoksa bu saatten sonra bir suçlu aramak çok mu abes kaçardı?

Bir el hissetti omzunda çocuk. Bu el, bir karıncalanma hissi ve onun da etkisiyle küçük bir ürperti verdi küçük bedenine.

-  Hadi artık, gidelim buradan.

Çocuk kafasını evet dercesine aşağı yukarı salladı. Yavaşça yürümeye başladıklarında adımları kolayca aynı ritme ulaşmıştı. Fakat çocuğun bir süredir üzerine düşünmediği, daha doğrusu unuttuğu bir şey düştü aklına. Bir anda durdu. Ve tedirgin bir şekilde oradan oraya salınan alevlere bakarak arkasında bekleyen ona sordu.

-  Burası, evim, ailem… Peki sonra, sonra onlara ne olacak?

Onun keyfi kendisine sorulan bu soruyla bir anda toz olup uçmuştu. Gözleri etrafı sarmış alevlerin birinden diğerine gidip durdu ve en sonunda çocuğunkilerle buluştu. Sesi zoraki çıktı konuşmak istemediğini dile getirmeye çalışarak.

-  Maalesef küçüğüm. Artık... kimse için bundan sonrası diye bir şey olmayacak.

Yorumlar

Popüler Yayınlar