BALERİN

orada tanıştık. büyük, kalabalık stadyumda, çimlerin tam ortasında. sağımızda şarap, solumuzda bira içiyorlardı. onu ilk orada gördüm. uzun yeşil elbisesi ve omzuna attığı kırmızı şalıyla. saçları dalgalı ve biraz dağınıktı. ben yanına gidene kadar üç sigara içti, ince ve uzun. parmakları ve altın ojeli tırnakları gibi. ben yanına gidene kadar üç kişiyle konuştu, birine sarıldı, diğer ikisine güldü; hepsini tanıyorum. o zaman tanımıyordum, fakat tanıyacaktım. orada tanıştık, yanına gittiğimde. tek başına oturuyordu. önünde boş şişeler ve elinde, elinde yarısına kadar yanmış bir sigara vardı. filtresi sarı üstüne turuncu ruj lekeliydi. orada tanıştık. yanına gittim.

“dönmek ister misin? benimle.”

kalın kaşlarını çatarak yüzüme baktı. anlamadığı bir dilmiş gibi. oysa basit bir soruydu. dönmek. stadyumun ortasında; sağda şarap, solda bira içerlerken dönmek ister miydi.

“eminim ki benden hızlı dönemezsin.” elimi ona doğru uzatmıştım. orada dönecektik. önce kaşları yavaşça eski yerine döndü, sonra güldü. turuncuya boyanmış dudakları yanaklarını sıkıştırdı, mükemmel olmayan dişleri bana baktı. evet, dönecektik.

“eminim ki dönebilirim.” sesi kulağıma girmeden önce kapıyı çalmış gibiydi. kendinden emin bir şekilde. ben de emindim. dönecektik. stadyumun ortasında anlamıştım bunu. “bale yapar gibi.”

balerinle orada tanıştım. sigarasını söndürüp boş bir şişeye attı. ayağa kalktığında, hala ondan uzundum. şalının kenarında bir delik vardı. kenarları yanık, ceviz kadar bir delik. o deliği ben doldurdum. balerinle orada döndük. şalını yere atmıştı. dönerken elbisesinin etekleri uçuyordu. ve ben de. çimlerin ortasında döndük. altı harfin karşısında. dört sessiz ve iki sesli. balerin hangisiydi bilmiyordum fakat ben kesinlikle sessizdim. balerini hiç öğrenemedim.

biraz döndükten sonra düştü. yere çakıldı. benden hızlı dönmüştü, balerin. dizleri çimlere değince güldü. “iki bira içtim. biraz zor.”

orada tanıştık. elimi uzattım ve beni takip etti. daha sonra elbet. stadyumun ortasında, ikinci sessiz harfin tam karşısındaydık. o gün hayatı çok değişecekti, balerinin. ve benim de, devam edecekti. kırmızı şalın üzerinde oturduk. biz gidene kadar yanına beş kişi geldi, ikisine sarıldı. hiçbirini tanımıyordum, sonradan tanıdım. biz gidene kadar beş sigara içti, balerin. ben içmedim. yalnızca onun içtiklerini yaktım. konuştuk.

“nasıl hissediyorsun?” ilk sorusunu sordu bana. “buradan gittiğinde, uzakta.”

yüzünde iki tane ben vardı, gözlerinde de lens. karmaşık bir cevap verdim: “karmaşık.”

dalgalı saçları, elbisesinin göğüs cebine kadar geliyordu. sol omzuna düşen saçlarını sağdakine aldı. alırken ikinci sorusunu sordu.

“günleri nasıl geçirirsin ki?”

orada konuştuk. sağımızda şarap, solumuzda bira içiyorlardı. önce solda bira içenler kalkıp gitti. az sonra sağdaki şarapçılar, şarkılar söyleyerek. o da söyledi, benim bildiğim bir şarkıydı. en son biz ayağa kalktık. balerinle. hava kararmıştı ve elektrikler yoktu. stadyum karanlıktı. elimi uzattım. beni takip etti. çimlerin üzerinden yürüdük. bir kapıdan geçtik. merdivenleri çıktık. beton üstüne tahta basamaklara. çimlerin tam karşısına. karar vermiştim. o da vermişti, balerin.

daha önce hiç bir balerinle olmamıştım. hızlı dönüyordu, iki birayla. orada tanışmıştık, karşıdaki çimlerde. o çimlerde içtiği bütün sigaraların izmaritleri bendeydi. cebimde. dokuz tane izmarit. bir tanesi tam bitirilmemiş.

o gece, o bitirilmemiş sigaranın izmaritini attım. ormandan geçerken. dönmeden önce söndürdüğü sigaranın. ertesi gün cebimdeki iki izmariti daha attım, yukarıdaki otoparkların birine. kırmızı, eski model bir arabanın içine. sonraki gün dört tane daha. büyük gölün yanındaki bir çadırın önüne. son iki izmariti ise, ilerleyen günlerden birinde herhangi bir atm’nin önüne attım.

balerinle orada tanıştık, çimenlerin ortasında. biraz döndük. hızlı dönüyordu, benden hızlı. o akşam sekiz kişiyle konuştu, benim dışımda. üçüne sarıldı. stadyum karanlıktı, ondan başka ışık yoktu. elimi uzattım, beni takip etti, tahta basamaklara. orada oturduk. yeni bir yol gösterdim. hayatını değiştirecek bir yol. yolu takip etti, benimle, stadyumu saran ağaçlara gittik. balerinle. ince, uzun parmaklarını tenime değdirdi. bana dokunan tüm parmakları yandı. uzun, yaprak dökmüş bir ağacın altına bıraktım onu, balerini. kırmızı şalı yerdeydi, delik dolmuştu. gözlerindeki lensleri ben aldım, iki parça anı. bakışları olmadan yüzü. kırmızı ve ifadesizdi. uzun yeşil elbisesi bacağından uzundu artık, üstelik yeşil de değildi. cebimden, bitirilmemiş sigaranın izmaritini çıkardım. turuncu boyası kaybolmuş dudaklarının arasına yerleştirdim, izmariti. ilk izmariti o ağacın altına attım.

ertesi gün iki tane daha izmarit. kırmızı, eski model arabanın içinde. birbirlerine sarılmışlardı, balerine sarıldıkları gibi. sonraki gün dört izmariti daha çıkardım cebimden; gece sonu görünmeyen gölün yanında, sarı bir çadırın önünde, sönmüş ateşin etrafında. küllerin yanına dört izmarit bıraktım. birkaç gün sonra kalan iki izmaritten de kurtuldum. herhangi bir atm’nin önünde, arka arkaya.

cebimdeki tüm izmaritler. hepsini attım. sonra oraya döndüm.

orada tanışmıştık, balerinle. hayatını değiştiren bir yol gösterdim. benim hayatım devam etti, dönerek. başka balerinlerle. günler sonra cebime yine izmaritler doldu.

orada. stadyumun ortasında. orada tanışmıştık

-ace


Yorumlar

Popüler Yayınlar